NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُصَفَّى
حَدَّثَنَا
بَقِيَّةُ
قَالَ
حَدَّثَنِي
عُمَرُ بْنُ
جُعْثُمٍ
الْقُرَشِيُّ
قَالَ حَدَّثَنِي
زَيْدُ بْنُ
أَبِي
أُنَيْسَةَ
عَنْ عَبْدِ
الْحَمِيدِ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
عَنْ
مُسْلِمِ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ
نُعَيْمِ
بْنِ
رَبِيعَةَ
قَالَ كُنْتُ
عِنْدَ
عُمَرَ بْنِ
الْخَطَّابِ بِهَذَا
الْحَدِيثِ
وَحَدِيثُ
مَالِكٍ أَتَمُّ
Nuaym b. Rabia'dan demiştir
ki: "Ömer b. el-Hattâb (r.a.)'ın yanında idim.."
(Nuaym sözlerine devam
ederek) Şu (bir önceki 4703.) hadisi rivayet etmiştir. Ancak (bir önceki) Malik
hadisi bundan daha ayrıntılıdır.
İzah:
Hadis-i şerifte, cehennemliklerden
önce cennetliklerden bahsedilmesi Allah'ın rahmetinin gazabına gâlib olduğunu
ifade eden hadis-i şerife işaret vardır.
Bk. Buhari, tevhid.
bedu'l-halk; Müslim, Tevbe, İbn Mâce, zühd. Ahmed b. Hanbel, II, 242. 258, 260.
313, 358, 381, 397, 433, 466.
Allah'ın Adem
aleyhisselâmın sulbünden cennetlikleri sağ eliyle çıkardığı ifade edildiği
halde cehennemlikleri hangi elle çıkardığı belirtilmemiştir. Çünkü sağ el,
hayırlı işler için kullanılır. Sol el ise, hayırdan uzak işler için kullanılır.
Bu sebeple Hz. Nebi, cennetliklerin Hz. Adem'in sulbünden sağ elle
çıkarıldığından bahsetmiş, fakat kâfirlerin sol elle çıkarıldığını teeddüben
zikretmemiştir.
Hadis-i şeriften
anlaşıldığı üzere Allah, kimlerin cennetlik, kimlerin cehennemlik olacağını
ilm-i ezelîsiyle bilmiş ve takdir etmiştir. Bu ilim ve tesbit, şaşmaz, aynısı
çıkar. Ancak kulların, cennetlik ya da cehennemlik olmaya sebep olacak
amelleri işlemeleri kendi iradeleri dışında değildir. Allahü Teâlâ kimin
cennet ehlinin amelini işlemek niyyetinde olduğunu, kimin de cehennem ehlinin
amelini işlemek niyyetinde olduğunu, bildiği için onların yapmak niyyetinde
oldukları ameleri kendilerine kolaylaştırır ve ellerinde halkeder. Neticede
cennet ehlinin ameli üzerinde ölen cennetlik ve cehennem halkının ameli
üzerinde Ölen de cehennemlik olur. Şurasını da unutmamak lazımdır ki cennete
girenleri, cennete sokan, sadece amelleri değildir. Bir başka ifadeyle, bu
amelleri cennete girmeleri için yeteri değidir. Allah'ın lütfü olmadıkça
amelleriyle cennete giremezler. Öyleyse cennete girmeleri Allah'ın lütfü
sayesinde olur. Amelleri sayesinde cennetteki dereceleri artar, devamlı olarak
Allah'a kul olma niyetini taşıdıkları için de cennette ebedi olarak kalma
hakkını kazanırlar.
Cehennemliklere gelince,
bunlar oraya Allah'ın zorlaması, mecbur etmesi ile girmezler. Ancak
iradelerini kötü yolda kullandıkları ve kötü ameller işledikleri için Allah'ın
onların elinde kötü ameller yaratması ile girerler. Öyleyse kafirler cehenneme
girerken lütfuyla değil de adaletle muamele görerek girerler. Cehennemin en alt
ve en üst derecelerine atılmaları ise, yine dünyadaki amellerine bağlıdır.
Cehennemde ebedi olarak kalmalarının sebebi de ebedi olarak isyan etme
niyyetini taşımalarıdır. Öyleyse kafirler cehenneme girerken lütfuyla değil de
adaletle muamele görerek girerler. Cehennemin en alt ve en üst derecelerine
atılmaları ise, yine dünyadaki amellerine bağlıdır. Cehennemde ebedi olarak
kalmalarının sebebi de ebedi olarak isyan etme niyyetini taşımalarıdır. Öyleyse
önemli olan kişinin cennet ehlinin ameli üzere ölmesidir.
Hadis-i şerifte
sözkonusu edilen Allah'ın Adem (a.s.)'m zürriyetini sulbünden çıkarıp onlarla
konuşması konusunda iki görüş vardır:
1- Aslında Allah,
züniyetleri, Âdem Aleyhisselamın sulbünden çıkarıp onlarla konuşmuş ve ahid
almış değildir. Fakat Allah'ın dünyada hidayete vesile olacak dalâletten
koruyacak bütün delilleri yaratıp onların gözünün önüne sermesi, delalet
bakımından onlarla konuşması gibi kuvvetli olduğundan böyle tasavvur ve ifade
edilmiştir. Ancak bu görüş zayıftır. Zemahşeri ile Ebu Hayyan ve Ebu's-Suud
efendi bu görüştedirler.
2- Gerçekten Allah bu
nesilleri metinde anlatıldığı şekilde çıkarıp kendilerinden: "Ben sizin
rabbiniz değil miyim?" demiş. Onlar da: "Evet Rab-bimizsin"
demişler, Allah'a kul olarak yaşayacaklarına söz vermişler. Hepsi de
verdikleri bu söze şahid olmuşlardır. Kuvvetli olan görüş de budur.